22 Mayıs 2013 Çarşamba

Güzel bir alıntı

Aralanan kapıdan, yosun yeşili gözlerini gördüm direkt. Bu kadar yeşil miydiler, yoksa ilk kez mi bu kadar derin bakıyorlardı? Belli ki bana yapacağı sürprizin pırıltısı  yansımıştı gözlerine yine. Kapıdan girmesiyle içi su dolu bir fanusu kucağıma bırakması  bir oldu. Suyun içinde yüzen iki kabuk parçasıydı zihnimin ilk algıladığı. Sana aldım; kırmızı yanaklı su kaplumbağaları, beğendin mi, dedi. Sessiz bir çığlık  koptu içimden. Bana verilebilecek en kötü hediyeydi bu.

Bakımı da çok kolaydı; suyun içerisine birer tane yem atılacak, haftada bir de fanusun suyu değiştirilecekti. Öyle sevimliydiler ki! Suyunu değiştirirken elime  alamıyordum. Kabuklarının altındaki ayaklarını telaşla çırpıyor, başlarını da içeri  çekiyorlardı. Gözleri ve ağızları neredeyse seçilemiyor, yassı bir deniz kabuğundan ayırt Her ikisinin de erkek olduğunu sonradan öğreneceğim kaplumbağalarım arasında, sürekli bir uyumsuzluk bulunuyordu. Bir tanesi ne kadar güçlü, hareketli ve  cesursa, diğeri de, bulunduğu yerde kıpırtısızca saatlerini geçirebiliyordu. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder